Çeşitli ticaret ve sanayi kuruluşları tarafından çıkarılıp serbest piyasada ve menkul değerler borsasında, günlük değeri üzerinden alınıp satılan hisse senetleri; üretim, ticaret veya hizmet yapan ve alıcı tarafından bilinen bir şirkete ortaklığı ifade etmektedir. Bu senetlere sahip olan kimseler, ellerindeki senedin temsil ettiği ölçüde ilgili şirketin kâr ve zararına ortak olurlar. Menkul Kıymetler Borsaları hisse senedi alım satımın yapıldığı pazarlardır. Hisse senedi almanın hükmü, arkasında bulunan ve temsil ettiği şirketin mal varlığı ile bağlantılıdır. İster ulusal ister uluslararası olsun; şirketin meşguliyet alanı dinen yasaklanmış işler olmadıkça, meşru şekilde üretim veya ticaret yapan bir şirketin çıkardığı hisse senetlerinin alınmasında dinen bir sakınca yoktur. Ancak temsil ettiği serveti ve faaliyet alanı meşru olmayan bir şirketin hisse senedini alan ve bunun yıllık kârından faydalanan şahıs, doğrudan veya dolaylı olarak İslami açıdan meşru ve helal olmayan bir servete ortak olmuş olur ki, bu caiz değildir. Buna göre, portföyünde tahvil, faizli devlet bonosu vb. enstrümanlar bulunan, vadeli mevduat gelirleri olan ve dinen yasaklanan faaliyetlerle meşgul olan şirketlerin hisse senetlerinin yer aldığı yatırım fonlarına ortak olmak, evrakını alıp satmak dinen caiz değildir. Dinimizde faizli işlem içeren ya da haram şeylerin alım satımını konu alan alışverişler haram kılınmıştır. Asıl faaliyet alanı helal olmakla birlikte, kimi zaman faizli ya da dinen mahzurlu bazı işlemler de yapabilen şirketlere ortak olmak ya da bu şirketlerin hisse senetlerine gelince, asıl işi, üretim ve yatırımı helal olmakla beraber gelirine bir miktar faiz karışan, ama bunun miktarı da gelirler toplamının belli bir oranı geçmemek şartıyla, bu tür şirketlerin hisse senetlerinin alınabileceği konusunda görüş bildiren bireysel ve kurumsal bazı fetvalardan söz etmek mümkündür. [bk. AAOIFI (Accountıng and Audıtıng Organızatıon For İslamıc Fınancıal İnstıtutıons), 21-3/4] Dileyen bu görüşle de amel edebilir.